KESK'ten 19 Mart Samsun Bölge Mitingine Çağırı.

17 Mart 2022 Perşembe 14:14
KESK'ten 19 Mart Samsun Bölge Mitingine Çağırı.

19 Mart'ta Samsun Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenecek Karadeniz bölge mitingi öncesi KESK Trabzon sendika binasında biraraya gelen Eğitim Sen Genel Başkanı Prof.Dr Nejla Kurul, Tarım Orkam Sen Genel Başkanı Ahmet Keleş, KESK MYK üyesi Döne Gevher Koyun katıldı. 

Emeği ile geçinen tüm kesimleri işsizliğe, yoksulluğa, zamlara karşı 19 Mart Samsun Bölge Mitingine davet eden KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher, Sadece asgari ücretlilerin değil, emeği ile geçim mücadelesi veren herkesin, tüm bordro mahkumlarının geliri hızla erimeye devam ediyor artık yeter geçinemiyoruz.

Ülkenin emeği ile geçinen tüm kesimleri, dar gelirli yurttaşları olarak her geçen gün daha da zorlu hale gelen bir süreçten geçiyoruz.

TÜİK verilerine göre yıllık enflasyon %55 artarken, sadece son iki ayda genel enflasyon %16,5, artmıştır. Bizim için en önemli kalemler olan gıda enflasyonu yıllık %65’e, ulaştırma enflasyonu %76’ye çıkmıştır. Gıda ürünlerinde KDV yüzde 8’den yüzde 1’e çekilmesine rağmen geçtiğimiz ay en yüksek artış %8,41 ile gıda enflasyonunda yaşanmıştır. Sadece son iki ayda gıda enflasyonu %20,23 artmıştır.

Öte yandan TÜİK vasıtası ile açıklanan bu resmi enflasyon verileri bugünün Türkiye’sinde çocukların bile inanmadığı verilerdir. Çünkü sokakta, çarşıda pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek enflasyon %100’ü aşmıştır.

Elektriğe, doğalgaza yapılan fahiş zamlar, akaryakıt ürünlerinde adeta otomatiğe bağlanan zamlarla sürüyor.

Yılbaşı akşamı elektriğe ortalama %80, doğalgaza %25 zam yapılmıştır. Doğalgaza yeni zam kapıdadır.

Yine yılın başından bugüne kadar olan 75 gün içinde motorine %99, LPG’ye %79, benzine %65 zam yapılmıştır. Merkez Bankası verilerine göre, son bir yılda üreticilerin elektrik, gaz üretimi ve dağıtımı fiyatları yüzde 138,5 artarken, tüketicilerin enerji kullanım fiyatları ise yüzde 76,4 artmıştır.

Enerji alanında yaşadığımız zamlar, yani elektriğe, akaryakıt ürünlerine, doğalgaza yapılan zamlar suya atılan bir taşın oluşturduğu halkalar gibi her alana yansımaktadır. Örneğin akaryakıta yapılan zamlar ulaşım, nakliye giderlerini artırmakta, bu da taşınan malın, gıdanın, sebze ve meyvenin fiyatına yeni zamlar olarak yansımaktadır.

Gıda ürünlerinin, mevsimlik meyve ve sebzenin fiyatları el yakmaktadır. Mevsim sebzeler karna baharın kilosu 25 TL, brokolinin kilosu 23 TL, ıspanağın kilosu 15 TL’ye ulaşmıştır. Mandalinanın kilosu 15 TL, limonun kilosu 9 TL, bir adet kıvırcık 14 TL olmuştur.

HER YENİ GÜNE YENİ BİR ZAM TUFANI İLE UYANIR HALE GELDİK.

İki gün önce ev tipi mutfak tüpüne bir zam daha yapılmıştır. Böylece bir yıl önce 122 lira olan ev tipi mutfak tüpünün fiyatı 300 liraya yükselmiştir.

İki ay önce Trabzon’da 480 gramlık ekmeğin fiyatı 3 TL iken bugün 5 TL ye yükselmiştir.

Aralık ayında Trabzon’da 1.70 TL olan toplu taşıma tam fiyat bilet fiyatı zamla birlikte Ocak ayında 2.50 TL ye çıkarılmıştır. Geçen yılın sonunda 3 TL olan dolmuş fiyatı Ocak ayında 4 TL ye 1 Mart’ta 5 TL ye çıkarılmıştır.

Elbette ki bu zamlar İstanbul ve Ankara ile sınırlı kalmayacak, birkaç gün içinde tüm şehirlere yansıyacaktır.

Bilindiği üzere iktidarlar yıllardır artan hayat pahalılığını hep “Halkı, işçiyi, memuru, emekliyi, asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik“ diyerek geçiştirmiştir.

Oysa her seferinde yaşanan her krizin faturası omuzlarına yüklenen, hayat pahalılığı altında ezilen, işsiz kalan emeği ile geçinen kesimler, dar gelirli yurttaşlar olmaya devam etmiştir.

Ancak bugün geldiğimiz noktada kelimenin tam anlamı ile bıçak kemiğe dayanmıştır.

Devam eden zam kasırgası ile emeği ile geçinen tüm kesimlerin alım gücü alabildiğine düşürülmüştür.

İktidarın tarihi artış yaptık diyerek net 4.253 TL’ye çıkardığı asgari ücret bırakalım yaşadığımız gerçek enflasyonu resmi enflasyon karşısında bile yılın ilk iki ayında buharlaşmıştır.

İstanbul’da yaşayan bir asgari ücretli bir yıl önce 2.825 TL ücreti ile tanesi 1,75 TL olan ekmekten bin 614 adet alabiliyordu. Bugün İstanbul’da ekmeğin fiyatı 3 TL’ye çıkmıştır. Net 4.253 TL alınan ekmek sayısı ise bin 418 adede inmiştir. Yani asgari ücretlinin masasından tam 196 ekmek eksilmiştir.

GELİRLER HIZLA ERİMEYE DEVAM ETMEKTEDİR

Sadece asgari ücretlilerin değil, emeği ile geçim mücadelesi veren herkesin, tüm bordro mahkumlarının geliri hızla erimeye devam etmektedir.

Son bir yılda resmi enflasyon %55 artmıştır. Enflasyon farkının altı ay geriden alan altı milyon kamu emekçisinin ve emeklinin maaşlarında yapılan artış ise %46’da kalmıştır. Yılın ilk iki ayında resmi enflasyon %16,5 artarken bizim maaşlarımızda önümüzdeki Temmuz ayına kadar %7,5 artış yapılmıştır.

Tüm veriler enflasyonun önümüzdeki aylarda da yükselmeye devam edeceğini göstermesine rağmen mevcut iktidar, “Enflasyon artmaya devam edecek ama siz Temmuz’a kadar %7,5’luk maaş zammı ile idare edin” diyerek bizimle açıkça dalga geçmektedir.

Tekrar altını çiziyoruz. Bu veriler bugünün Türkiye’sinde çocukların bile inanmadığı TÜİK verileridir. Yaşadığımız gerçek enflasyon karşısında maaşlarımız buharlaşmıştır.

Örneğin 14 Mart’ta Tıp Bayramını kutladığımız, Ankara’da yaşayan dört yıllık üniversite mezunu, bir hemşirenin maaşı son bir yılda %46 artmıştır. Ancak söz konusu hemşirenin işine gidiş ve dönüşte yaptığı toplu ulaşım harcaması %100, elektrik faturası %80, bebeğine aldığı bezin fiyatı %72 zamlanmıştır.

Ocak ayında yapılan %7,5’luk artışla maaşına 506 TL eklenmiştir. Ancak dört kişilik ailesinin sadece asgari seviyedeki elektrik, doğalgaz ve ulaşım harcaması için cebinden çıkan tutar aylık 620 TL artmıştır.

Mevcut iktidar yıllardır doğalgaz, elektrik ve akaryakıt zamları başta olmak üzere tüm zamlar konusunda bahaneler yaratmış, “bizden değil, küresel ölçekte yaşanan krizlerden kaynaklı” demeye devam etmiştir.

AKP-MHP iktidar koalisyonu bugün ise Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesini ekonomik krizin bahanesi haline getirmeye çalışmaktadır. Yapılan açıklamalara bakıldığında sanki bugün itibari ile 22.gününe giren Rusya – Ukrayna çatışması öncesinde Türkiye’de her şey güllük gülistanlıkmış gibi dil kullanıldığı görülmektedir.

İktidar, sanki 22 gün öncesine kadar memlekette hiç bir şeye zam yapılmamış gibi iki emperyalist blok arasında süren savaşı yeni zamların dayanağı haline getirmek istemektedir.

Elbette ki Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sonrasında petrolün varil fiyatı yükselmiştir. Bu da dünya genelinde akaryakıt ürünlerinin fiyatlarına zam olarak yansımıştır.

Ancak Türkiye söz konusu ürünlere yapılan zamlarda tüm ülkeleri geride bırakmıştır. Çünkü hem TL’nin döviz kuru karşısındaki eriyişinin tekrar hızlanması hem de akaryakıt ürünlerinden alınan yüksek oranlı ÖTV ve KDV söz konusu ürünlere yapılan zamları diğer ülkelere göre katmerli hale getirmeye devam etmektedir.

Öte yandan bugün ülkemizin enerji alanı başta olmak üzere küresel ölçekte yaşanan her alandaki fiyat artışından doğrudan etkilenir hale gelmesi, bunun üzerine bir de adaletsiz vergiler eklenmesi iktidarların yıllardır ısrarla sürdürdüğü politikaların ürünüdür.

ÇIKARLARINI TEMEL ALINMASINA ARTIK YETER

Uluslu şirketlerin çıkarlarını temel alan emperyalist kapitalist sistem yaşadığı her krizi savaşlarla, çatışmalarla, ham maddelere yapılan fiyat artışları ile diğer ülkelere ihraç ederek ayakta kalmaktadır. Dolayısıyla “az gelişmiş” veya “gelişmekte olan ülkeler” olarak ifade edilen her ülkede yaşanan krizlerin şiddeti söz konusu sisteme bağımlılık dercesine göre değişmektedir.

Ne yazık ki Türkiye yıllardır iktidarda olanların hayata geçirdiği sermaye yanlısı, emek karşıtı politikalar soncunda emperyalist kapitalist sisteme bağımlı bir ülke haline getirilmiştir.

Daha önce pek çok alanda kendine yeten bir ülkeden küresel kapitalizm her hapşırdığında nezleye yakalanan, her yabancı sermaye hareketinde fındıkkabuğu gibi sallanan bir ülkeye geçilmiştir.

PETKİM’den TÜPRAŞ’a, SEKA’dan TEKEL’e, TEDAŞ’dan SÜMERBANK’a, yem fabrikalarından, limanlara, şeker fabrikalarına kadar hepimizden alınan vergilerle kurulan tüm kamu işletmeleri özelleştirme adı altında, yok pahasına yabancı ve yerli sermayeye satılmıştır.

Böylece ülkemiz sadece sanayi ürünlerinde değil, enerjiden kağıda, gübreden samana, buğdaydan mısıra kadar hemen her üründe dışarıya bağımlı hale getirilmiştir.

Bugün yaşadığımız her fahiş zammın arkasında özleştirme talanı ile yaratılan bu bağımlılık yatmaktadır.

İhtiyaç olup olmadığına bakılmaksızın plansız bir şekilde yapılan köprüler, havalimanları, duble yollar petrol bağımlılığını artırmıştır. Enerjide dışa bağımlılık yüzde 75’lere ulaşmıştır.

Özelleştirmeler soncunda devletin elektrik üretimindeki payı yüzde 20’ye düşürülmüştür. 20 yıl önce %100 olan dağıtım payının tamamını ise özel şirketlere devir edilmiştir. Böylece bugün kamunun 1 liraya ürettiği elektriği özel şirketlerden 7 liraya aldığımız katmerli bir soygun düzeni yaratılmıştır.

Geldiğimiz noktada ülkeyi ucuz emek cennetine çevirerek uluslararası mali sermayenin yağmasına açan, tamamen borçlanmaya, dış finansmana, ranta, spekülasyona, betonlaşmaya dayalı ekonomik model çökmüştür.

Ancak fatura yine toplumun yüzde 99’una; kamu emekçiklerine, işçilere, asgari ücretlilere, emekliklere, işsizlere, kadınlara, EYT’lilere, küçük esnaflara, çiftçilere kesilmek istenmektedir.

Burada bir kez daha altını çiziyoruz. Krizi biz yaratmadık, faturasını da biz ödemeyeceğiz.

Atılan her adımda halkın yüzde 99’unu yok sayılmasına sadece faizden, ranttan beslenen yüzde 1’in çıkarlarını temel alınmasına artık yeter diyoruz.

Tüm vergi yükü bordro mahkumu olarak bizlerin, dar gelirli halkın omuzlarımıza yıkılmasına artık yeter diyoruz.

Ödediğimiz vergilerin bize yol, su, elektrik, nitelikli, ücretsiz kamu hizmeti olarak dönmeyip savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya, teşvik-vergi affı olarak sermayeye, patronlara harcanmasına artık yeter diyoruz.

Bizim cebimizden alınanların geçmediğimiz köprülerin, yolların, tünellerin gitmediğimiz hastanelerin, uçmadığımız hava limanlarının müteahhitlerine dolar üzerinden garanti olarak akıtılmasına artık yeter diyoruz

Bize yıllardır reva görülen yoksulluk, işsizliğe, yaşadığımız gerçek hayat pahalılığı %100’ü aşmasına rağmen maaşlarımızın, ücretlerimizin TÜİK’in çarpık rakamlarına göre artırılmasına artık yeter, geçinemiyoruz diyoruz.

Bugün toplumun en geniş kesiminden “geçinemiyoruz, artık yeter!” çığlığı yükselmektedir.

Bu çığlığın sadece gıdada KDV indirimi gibi geçici önlemlerle, bizim cebimizden alıp bankada yüksek mevduatı olan zenginlerin cebine aktarmaya dayalı “kur korumalı mevduat sistemi” ile çözülmesi mümkün değildir.

Ve bu çığlık sadece bugün ülkeyi yönetenlere değil, yarın yönetme iddiasında olanlara da bir uyarıdır.

Biz KESK olarak, her zaman sadece kendi üyelerimizin değil, emeği ile geçinen tüm kesimlerin, dar gelirli yurttaşların sesi olma sorumluluğunu yerine getirmeye çalıştık.

Bu çerçevede tüm ezilenlerin, emeği ile geçinenlerin sesini birleştirmek için 19 Mart 2022 Cumartesi günü Samsun Cumhuriyet Meydanı’nda olacağız.

Sizlerin aracılığıyla kamu emekçilerine, işçilere, işsizlere, kadınlara, emeklilere, esnaflara, gençlere kısacası “geçinemiyoruz” diyen tüm kesimlere seslenmek istiyoruz.

Gelin, “Özelleştirmeler İptal Edilsin! İşsizliğe, Yoksulluğa, Zamlara Karşı Alanlardayız!” şiarı ile düzenleyeceğimiz mitingimizde omuz omuza verelim.

19 Mart 2022 Cumartesi günü Samsun Cumhuriyet Meydanı’nda emeğin kürsüsünü hep birlikte kuralım.

Gelin,

Tüm Tüketim Maddelerine Yapılan Zamlar Geri Alınsın!

Özelleştirmeler İptal Edilsin!

Enerji Üretim ve Dağıtım Şirketleri Kamulaştırılsın!

Şeffaf ve Hesap Verebilir Kamu Yönetimi Hayata Geçirilsin!

Ulaşım, Su Gibi Temel Kamu Hizmetleri Üzerindeki Ağır Maliyetleri Oluşturan Elektrik ve Akaryakıttan, ÖTV ve KDV Sıfırlansın!

Temel Tüketim Maddelerindeki KDV Tamamen Kaldırılsın!

Kamu Özel İş birliği Projeleri, Döviz Garantili İhaleler Sonlandırılsın!

Taleplerimizi hep birlikte sahiplenelim.

Son Güncelleme: 17.03.2022 14:39
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.