Yaylalarımız mahvoldu!

Trabzon Ticaret Borsası Meclis Başkanı Sebahattin Arslantürk, dağ ve yayları ile dünyanın rağbet etmesi gereken bölge turizmi için Doğu Karadeniz’e dikkat çekerek, “Ama ne yazık ki bunun için gereken dağlarımız, yaylalarımız, köylerimiz mahvolup gidiyor” dedi

30 Aralık 2019 Pazartesi 09:44
Yaylalarımız mahvoldu!

Trabzon Ticaret Borsası Meclis Başkanı Sebahattin Arslantürk, uzmanlık alanı olan fındığa bağlı kalmayarak, yaptığı çalışmaları ve bölgenin durumunu değerlendirdi. Arslantürk bütün sektörlerde günü kurtaran değil de, önceliği tamamen üretime veren kalıcı planlarla yol alınması gerektiğini belirtti. Fındıkla ilgili yol haritası da çizerken,  balıkçılığa önem verilmesi gerektiğini belirten Arslantürk, dağ ve yaylaların içler acısı halinden de dert yandı. İşte Arslantürk’ün açıklamaları…

BAŞKA ÇAREMİZ YOK

“Borsa olarak Trabzon ve bölgeye öncelikli olarak yapılması gerekenler konusunda var olan değerleri ön planda tutuyoruz. Sonra da ‘Bunun üzerine ne koyabiliriz?’ diye sorarak çaba gösteriyoruz. Bunun sloganı 3T olan toplantıları organize ettik, ediyoruz. 3 T ile, yani Tarım, Ticaret ve Turizmi ön plana çıkarıp, farkındalık yaratıyoruz. 2020 yılında da bu çalışmalarımıza teknolojiyi de ekleyerek, yola 4T diyerek devam edeceğiz.  Bunun yanında ek sanayi ve sporu da bir kenara koymayacak, 4T’nin içinde konuşacağız. Trabzon’un tanıtımı için futbolun apayrı bir yeri var. Çünkü bu kentin Trabzonspor gibi dünyaca bilinen, Trabzon ile özdeşleşmiş bir değeri var.  Zaten kalkınma hareketi bir bütündür. Her sektör, her alan birbiri ile ilintili ve ilişkilidir. Biz bu ilişkiyi hem sektörler, hem de bu sektörler ilgili kurum, kuruluş ve kişilerle bir arada olarak kuracağız, geliştireceğiz. Çünkü başka çaremiz yok.”

DOĞAMIZ MAHVOLUYOR!

“Turizm, Doğu Karadeniz ve onun merkezi olan Trabzon için çok önemli. Ancak bu önemi iyi idrak etmek, iyi anlamak ve gerekenleri, gerektiği gibi yaparak işimizin, aşımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Küresel ısınmanın dünyayı kara kara düşündürdüğü bir dönemde, gelecekte bundan en az etkilenecek yerler arasında yer alan bölgenin dağına, bayırına, köyüne, yaylasına önem verip, buraları gözümüz gibi korumamız gerekirken, yaptıklarımız ortada değil mi?  Ne yazık ki buraları epeyce mahvettik. Mahvetmeye de devam ediyoruz. Bu geri dönüşü mümkün olmayan değerler, yaylalar mahvolup gidiyorlar. Bakın köylere, yaylara şehirdeki apartmanları aratmayan katlı yapılarla, betonarme binalarla dolmuş. Doğal görüntü diye bir şey yok. Göze her türlü çirkinliği taşıyan bir tablo var. Son yıkımlar yetmez. Buralarda kati suretle bina yapımı yasaklanmalı. Mevcut tarihi yapılan değerlendirilmeli. Devlet, yerel yönetimler birkaç yöreye uygun bir koç model binadan başkasına izin vermemeli. Var olanların da işe yarayabilecekleri rehabilite edilmedi. Doğal değerlerimizi de buralara yerleştirip tarihimizi ve kültürümüzü ön plana çıkartmalıyız. Uzun vadeli ve kalıcı bir turizm anlayışı ile altyapı oluşturup bütün dünyayı buralara çekmeli değil, koşturmalıyız. Turizme hizmet için 2019’da yaptığımızdan daha farklı bir organizasyonu Şubat ayında gerçekleştireceğiz.  Bunun için ben demeyeceğiz, her kesimi, herkesi ile ‘biz’ çatısı altına toplamaya çalışacağız.”

YATIRIM ADASI ULUSLARASI OLMALI

“Sanayi bakımından bölgemiz kısıtlı durumda. Burada maalesef büyük ölçekteki sanayi girişimleri geri planda kaldı. Yapımı projelendirilen Yatırım Adası tabi ki önemli. Ama sanayi adına bölgemizde kurulan bu gibi yerlerin durumu ortada. Büyük kısımları fabrikalardan öte işletmelerle dolu. Yatırım Adası böyle olmamalı. Nitelikli işletmelerin kurulacağı yer olarak lanse edilen Yatırım Adası’nda bu taahhüde kesinlikle uyulmalı. Katma değeri yüksek işletmeler faaliyet de olmalı. Burada uluslararası düzeyde, yani dış satıma yönelik üretime, tesisleşmeye önem ve öncelik verilmeli.”

ÜRETİP SATMAZSANIZ ZENGİNLEŞEMEZSİNİZ

“Dünya ekonomisinde söz sahibi olmanın, kalkınmanın yolu, sadece kendi kendinize yetmeniz, kendi içimizde ticaret yapmamız değildir. Her şeyden önce üretmektir. Kendinize yetenden çoğunu üretmektir. Ürettiğinizi başka ülkelere satmaktır. Kısacası ihracattır. Üretip satamazsanız zenginleşemez, kalkınamazsınız. Örnek mi istiyorsunuz, alın size fındık. Tek kuruş ithal girdisi olmadan üretip dünyaya satmıyor muyuz? Satıp kazanmıyor muyuz? Son yılların ortalaması ile her yıl 2 milyar dolara yakın döviz elde etmiyor muyuz?  Ediyoruz. Daha fazla de elde edebiliriz. Bizim fındıkta slogan haline getirdiğimiz bir ilkemiz, inancımız var. O da 4 Çok’tur. Yani Çok Çalışıp, Çok Üretip, Çok Satıp, Çok Kazanacağız. Bunu biz fındıkta yapacağız. İşte bu yıl tarihi bir rekora imza attık. 317 bin tonun üzerinde bir iç fındığı (635 bin ton kabuklu)  120 ülkeden fazlasına sattık. Daha da satacağız. Çünkü gerçek manada kalkınmanın, Dünyanın gelişmiş 10 ekonomisi arasına girmenin başka yolu yok.”

ÜRETİME DESTEK VERMEZ İSENİZ!

“Onun için her işin başı üretim. Sadece ekonomik olarak değil, insan olarak da üretmenin zevkini, hazzını yaşamak, hissetmek bir ayrıcalıktır. Üretim olmazsa olmazdır. Üretmeden bir başarıya gitmemiz mümkün değil. Ama siz fındıkta da olduğu gibi üretmeyi değil de, üretim yapılmasa da araziyi destekler iseniz nasıl gerçek manada kalkınmayı bekleyebilirsiniz? Dünyanın tersine bizdeki  destekleme modellilerine baktığımızda sadece günü kurtaran sürdürülebilirliği olmayan modelleri görüyoruz.  Örneği yine fındıktan verelim. Fındıkta 10 yıldır alan bazlı destekleme modeli var. Ne faydası oldu? Aksine zarar yaptı. Üretime ve verime yönelik destekleme modellerine geçmeliyiz artık. Mutlaka üretene ve verimi artırana destekleme vermeliyiz. Biz borsa olarak bu anlayışa karşı çıkıyoruz. Çıkarken de aşağı yatmıyoruz. Devlet yanlış yapsa da biz verim ve kaliteyi arttırmak için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. 17 sene önce başladık. Herkese örnek olduk. Olmaya da devam edeceğiz. Önümüzdeki yıl TOBB ve fındıkla ilgili borsalarla işbirliği yaparak daha kapsamlı bir proje uygulayacağız. Bunu da yakında kamuoyu ile paylaşacağız.”

BİRLİKTE YAPILMAMASI HATA İDİ

“Trabzon ve bölgenin turizminde önemli bir yeri olan havalimanının uzun zamandır büyütülmesi gündemde. Gözden geçirilip bir pist ilavesi daha yapılması gerekiyor aslında. Türkiye’nin üç tarafı denizle çevrili ama deniz ticareti hareketliliğimiz son derece kısıtlı. Dünya demiryolu ile yüklerini taşıyor. Bizim de hem Orta Asya’ya hem de Avrupa’ya açılacak demir yolu ağı ile şehrimizi buluşturmamız gerekiyor. Zaten sahil yolu yapılırken, demir yolunu da beraberinde gerçekleştirmemek çok büyük hata idi. Hem maliyet açısından son derece uygun olurdu, hem de özellikle Orta Asya ve Uzak Doğu ülkelerine yönelik taşımacılığımıza yeni bir dinamizm gelirdi. Sahil yolu ile demir yolu kesinlikle entegre edilmeli idi.”

YENİ İNOVASYONLAR YARATMALIYIZ

“Çayla ilgili problemler var. Sektörde mutlaka çay kültürünü yeniden oluşturup bitkinin aroma ve diğer etken maddelerindeki ürünü geliştirip yeni inovasyonlar yaratmalıyız. Ayrıca hem Türkiye’de hem de dünyada Türk çayının üstün özelliklerini ön plana çıkartmalıyız. ÇAYKUR’un bu konuda çalışmaları var ama yeterli değil. Devlet, özel sektör ayrımına girilmeden hep birlikte işbirliğini gidilmeli. Herkesim adeta kendi başına, yani üniversiteler, özel sektör ve ÇAYKUR ayrı ayrı çalışıyor. Atalarımızın bir elin nesi, iki elin sesi var uyarısından hareketle hep birlikte çaba gösterilmeli, çalışılmalıdır.”

TÜRK SOMONU

“Balıkçılıkla ilgili bir toplantıyı Faroz’da gemide yaptık. Sektörü farklı bir şekilde ele alalım dedik. Orada çok farklı şeyler öğrendik. Güzel işlere tanıklık ettik. Trabzon’un kendi coğrafi yapısından kaynaklı sularındaki florayla birlikte burada Türk somonu üretilebildiğini, ihraç edilebildiğini bize gösterdiler, anlattılar. Dahası için destek istediler. Üretimdeki miktarın her geçen gün aratarak devam ettiğine şahitlik ettik. Bu konuda daha teşvik edici ve destek sağlayıcı bir yapıyla hareket edildiğinde, kısa zamanda en az 100 milyon dolarlık bir ihracat geliri elde edilebilecek bir altyapının var olduğu ortaya kondu.”

ZAMAN ZAMAN HATALAR OLABİLİR

“Ferrero fındık için önemli ve büyük bir tüketici. Ben; Ferrero’den Allah razı olsun diyorum.  Keşke bir 2 tane daha Ferrero olsa. Ancak büyük olan bu firmalar da sektörde bazı denge ve değerlere müdahale ederken yerinde ve yumuşak geçişlerle bunu yapmalıdır. Zaman zaman hatalar olabilir ama bunlar karşılıklı anlayışla çözülebilir. Fındık sektörünün genel yapısında zaten eksik noktalar var.  Ne yazık ki bunları hala gidermedik. Bu sene TMO olmasaydı ve fiyatı erken vermeyse idi çok farklı şeyleri çok daha olumsuz yönde konuşuyor olabilirdik. Geçmişteki yanlışını yapmayıp, uyarılarımızı da dikkate alan TMO’nun fiyatı erken açıklayıp piyasadaki diğer dinamiklerin de doğru hareket etmesi ile bu yıl üreticinin de yüzü güldü. İstikrarın olduğu yerde problemler minimize ediliyor. Türkiye’nin fındıkla ilgili en az 10 yıllık projeksiyonu olmalı. Dünya da o zaman daha geniş açılı duruma bakar. Üretici de, herkes önünü daha iyi görür.”

YEŞİLİ İLE UĞRAŞIRKEN KAHVERENGİSİ GELDİ!

“Son yıllarda bölgemizde istilacı böcekler dediğimiz canlılar yaygın bir şekilde artmaya başladı. Son 4 yılda da Kahverengi Kokarca Gürcistan üzerinden bölgemize girdi. Trabzon’u geçti ve Giresun’a doğru gidiyor. Bunun zaten yeşili ile uğraşıyorduk. Bu böcek dünyada 350’nin üzerinde meyve ve sebzeye zarar veren, bulunduğu yerde o tür ürünleri anormal derecede bitiren bir zararlı. Bununla ilgili 2018’in Aralık ayında toplantı yaptık konuyu gündeme taşıdık. Mart ayında da bir heyet oluşturup bir rapor meydana çıkarttık. Kahverengi Kokarca’yı etkisiz hale getiren parazitör arının ithalatı için bakanlık nezdinde resmi başvuru yaptık. Masrafını da biz karşılayalım dedik. Maalesef olumlu bakılmadı. Bunu yapanlar kahverengi kokarcanın sadece fındığımıza değil, diğer tarım ürünlerine de çok büyük zarar vereceğini adeta bilmiyorlar. Bu konuya duyarlı olmamız gerekiyor. Aksi takdirde fındığımız da kalmaz diğer meyve sebzelerimiz de büyük zarar görür.”

Sonnokta gazetesi


 

Son Güncelleme: 30.12.2019 09:56
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.