Fabrika ayarlarına geri dönmek lazım

Trabzon kentinin ve Trabzonspor’un yetiştirdiği futbolculardan Hüseyin Çimşir, şimdi antrenör olarak Trabzonspor'a geri döndü. Çimşir ,Trabzonspor dergisine verdiği röportajda  Trabzonspor’un dünü, bugünü ve yarınını konuştu.

09 Ekim 2018 Salı 09:50
Fabrika ayarlarına geri dönmek lazım

Trabzonspor antrenörü Hüseyin Çimşir, Trabzonspor dergisine verdiği röportajda şunları söyledi.

      ‘’Ülkemizde işleri hep sonuç olarak değerlendiriyoruz. Sonuç varsa başarı var, sonuç yoksa hiçbir şey yok. Yaptığınız doğrular da ortadan kalkıyor. Biz sonuçla yaşayan bir ülke haline geldik, en büyük sıkıntımız bu.’’     ‘’Kulübümüzün imkânları artıyor, personel sayısı artıyor, çehresi değişiyor, stadyum değişiyor, sponsorluklar artıyor ama biraz sanki özümüzü kaybettik. Özümüze, fabrika ayarlarımıza dönmemiz gerekiyor. Tüketen bir kulüp haline geldik, kendi kimliğimize bürünüp üreten bir kulüp haline gelmemiz gerekiyor.’’

   ‘’Yaşadıklarımın hepsinden, iyisi ve kötüsüyle bir kariyer elde ettim. Mutluyum. Keşke Trabzonspor’da şampiyonluk yaşasaydım. Bursaspor’da yaşadım; ama burada yaşamayı çok isterdim, çok arzu ederdim.’’

     ‘’Ben de zamanında çok eleştiri aldım ama işimi yapmaya çalıştım. Ne kadar katkı verebilirsem onu gerçekleştirmeye çalıştım. Ayrıldım, başka bir kulüpte Allah nasip etti şampiyonluk yaşadım. Ama kendi insanından, kendi taraftarından destek görmek her futbolcuyu mutlu eder’’

     Doğduğunuz, büyüdüğünüz şehirde, futbolculuğu yaşadığınız takımdasınız. Neler hissediyorsunuz?

     Trabzonspor’dan Mayıs 2009’da futbolcu olarak ayrıldım, Mayıs 2018’de antrenör olarak geri geldim. 9 yıllık bir ayrılığımız oldu. Bu sürede futbolculuk ve sonrasında antrenörlük yaşantım oldu. Tekrar kendi şehrime, kendi takımıma döndüğüm için çok mutlu ve heyecanlıyım. Dışarıdaki antrenörlük yaşantımdan sonra takdir alarak, tercih edilerek buraya gelmek çok güzel. Yoğun bir şekilde çalışıyoruz, inşallah bu mutluluğumuz benim de katkılarımla sonuçlara yansır ve güzel günler yaşarız. 

     Trabzonspor’un tarihini, köklerini, dinamiklerini bilen, sevgi ve aidiyet duygusu yüksek insanların başarıya etkisi var mı?

     Muhakkak etkisi vardır. Benim tüm gençliğim burada, Trabzonspor’da geçti. Ünal hocam belki Trabzonlu değil; ama bizden birisi oldu. Hem duruşuyla, hem yaşantısıyla Trabzon’a yürekten bağlıdır. Kulübü bilmenin, şehri bilmenin bizim için çok yararı olduğunu ve önemli bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Ne olduğumuzu, nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi bilmek çok önemli. Kulübümüzün geçmişini, köklerini bilmenin planlama yaparken bize büyük katkıları olacaktır. Bu aidiyet inşallah takıma ve yapılanmaya da katkı verecek.

     Futbolcuyken mi Trabzonspor’u yukarı taşımak daha zor, yoksa antrenörken mi?

     İkisinin de kendine özgü zorlukları var; ama bana göre antrenörlük daha zor. Futbolcuyken kendinizden sorumlusunuz. Kendi performansınız, sahada olup olmadığınızı belirliyor ama antrenörken tüm oyuncu grubundan, kulüpten, camiadan, her şeyden sorumlusunuz. Vereceğiniz kararlar kitleleri ya mutlu ediyor, ya mutsuz ediyor ve milyonları ilgilendiriyor. Sahadaki oyuncuların belirlenmesi ve onların en iyi şekilde mücadeleye hazırlanmasını sağlamak kolay bir iş değil. Bu yüzden antrenörlüğün oyunculuktan daha zor olduğunu düşünüyorum.

     Peki sizce antrenör yetiştirme konusunda Dünyanın neresindeyiz?

     Ben antrenör eğitimi olarak hiçbir ülkeden geride olduğumuzu düşünmüyorum. Hemen hemen aynı seviyedeyiz. Yetenek olarak da yeterli olduğumuzu düşünüyorum. Bizim tek eksiğimiz ‘sabır’ kısmında ortaya çıkıyor. Bizim ülkemizde bir teknik adamın çalışması süresi ortalama 6 ay olurken yurt dışında bu süre 2-4 yıl arası değişiyor. Biz istikrar anlamında sıkıntı yaşıyoruz. Bu nedenle maalesef antrenörler, günü kurtarmak adına çalışma yapıyor. Türkiye’de her ne kadar sözleşmeler uzun süresi imzalansa da pek bir geçerliliği olmuyor. Ülkemize gelen çok kaliteli yabancı antrenörler de var ama biz Türk antrenörler olarak kesinlikle onlardan aşağı değiliz. Hatta fazlamız var. Bu yüzden bize daha fazla sabır ve destek gösterilmeli diye düşünüyorum.

     Kulübümüzü bu anlamda nasıl değerlendirirsiniz?

     Yurt dışında antrenörlük eğitimini destekliyorum, yapılabilir. Daha önce de yapıldı. Giray Bulak eğitim için yurt dışına gitmişti, Mustafa Reşit Akçay da kendi imkânlarıyla gitti. Trabzonspor Kulübü’nün oyuncu yetiştirmesi önemlidir, ama antrenör yetiştirmesi de gerekir. Teknik adamların teşvik edilmesi lazım. Belirlenecek teknik adamları Avrupa’ya yollayıp altyapı için, üstyapı için, pilot takımlar için planlama yapılmasının çok da olumlu meyveler vereceğini düşünüyorum.

     Trabzonspor neden alt yapıdan üst yapıya ulaşan bir sistem oluşturamıyor?

     Biz günlük yaşıyoruz, tüketmeye alıştık. Üretmekten ziyade tüketmeye gittik. 30 yıldır sürekli transfer eden, dışarıdan alan bir kulüp haline geldik. Altyapıyı dışarı ittik. O gerçekten, kulübün kendi kimliğinden farklı bir yöne gittik.  Bu farklılaşma bize kâr getirmedi ve zarara doğru devam ediyor. Bunun bilincine ne zaman varacağız? Taraftar farkına varacak, yönetim farkına varacak, bizler farkına varacağız. Kendimizi, gerçeğimiz bilmemiz lazım ve bu gerçekten hareket etmemiz lazım. İstanbul’un yaptığı tüketim kültürüne karşı çıkmamız lazım. Bu anlamda ‘’hiç olmasın’’ veya ‘’illa Trabzonlu olsun’’ demiyorum. Kulübümüze aidiyet hisseden, milleti, dini, dili, ırkı ne olursa olsun kulübümüze hizmet edecek oyuncuları bir araya getirmek zorundayız. Mutlaka ‘’nüfus kâğıdında Trabzonlu yazacak’’ diye bir şart yok. Dışarıdan gelip de Trabzonspor’a aidiyet hisseden çok ağabeyimiz, arkadaşımız var. En az benim kadar belki de benden daha çok sahiplenen oyuncu grubu yetiştirdik. Daha da yetiştirmeli ve kazandırmalıyız.

Sistem belirlemede en büyük eksiğimiz nedir?

Bir sistem belirleyebilmek ve uygulayabilmek için ne yazık ki devamlılık yok. Kime göre ve nasıl yapacağız? 6 ayda bir, senede bir teknik direktör değiştirmişiz... En uzun çalışan son dönemde 1.5 sene. Onun öncesine Şenol Güneş 2.5 yıl çalışmış. Ondan sonraki süreçlerde sürekli antrenör değiştirmişiz. Sürekli değişimin olduğu bir yerde ileri doğru bir plan yapmak akıllıca ve sağlıklı değil. Kulübün kendine göre bir planı olabilir, orada da yine aynı yönetimsel değişimler devam ediyor. Altyapıda da değişimler devam ediyor. Son 5 yılda 5. koordinatör ve ekip değişimi oldu. Devamlılığımız yok. Devamlılığın olmadığı yerde plan uygulama şansı yok.Ülkemizde işleri hep sonuç olarak değerlendiriyoruz. Sonuç varsa başarı var, sonuç yoksa hiçbir şey yok. Yaptığınız doğrular da ortadan kalkıyor. Biz sonuçla yaşayan bir ülke haline geldik, en büyük sıkıntımız bu. Bu değişimler ister istemez futbolcuyu da etkiliyor. Bir sisteme alışıyor, 6 ay sonra o sistem gidiyor ve yerine yeni bir sistem ve yeni bir ekip geliyor. Sistem başa dönüyor. Adaptasyon sorunları oluşuyor. Oyuncu grubunda da devamlılığımız yok. Sürekli tüketen bir kulüp haline geldik. Devamlılığın olmadığı yerde tesadüfi başarılar meydana gelir.

Biraz da güncel konulardan bahsedersek… Uzun bir süredir kendi futbolcularımıza karşı devam eden tepki gösterme alışkanlığımız var. Sizce bunun sebebi nedir?

Belki aşırı sevgidendir. İnsan sevdiğine daha çok sitem eder, kırılır. Dışarıdaki bize bakış ile içerideki bakış arasında dağlar kadar fark var. Ben dışarıda oynadığımda tüm Trabzonlulardan destek alıyordum. ‘’Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli’’ derler ya, bizi dışarıdayken de daha çok destekliyorlar. İçeride de destekliyorlar, ama sitemlerini bizim üzerimizden ifade ediyorlar. Beklentiler de fazla olduğu için tepki de fazla oluyor. Ağabeylerimize olan tepkiler bizimle devam etti, bizden sonrakiler de yaşıyor ve yaşayacaklar. Bugün Abdülkadir de yaşıyor, Yusuf da yaşıyor, alttan gelenler de yaşayacak. Bu 5 yıllık, 10 yıllık bir mesele değil… Eski şampiyon kadrolardaki ağabeylerimizle konuştuğumuzda onlar da aynı tepkilerle karşılaştıklarını söylüyor. Nasıl değişecek, nasıl düzelecek açıkçası bilmiyorum. Böyle gelmiş, böyle gidecek sanırım. Ama iyi tarafından bakıyorum. Bizden çok şey beklediklerinden dolayı serzenişte bulunuyorlar. Onu da hoş karşılamak lazım. Ben de zamanında çok eleştiri aldım, ama işimi yapmaya çalıştım. Ne kadar katkı verebilirsem onu gerçekleştirmeye çalıştım. Ayrıldım, başka bir kulüpte Allah nasip etti ve şampiyonluk yaşadım. Ama kendi insanından, kendi taraftarından destek görmek her futbolcuyu mutlu eder. Zaman zaman destek gördük, zaman zaman tepki çektik. Tepki verenler bir maç sonra alkışladılar. Hayat devam etti sonuçta. Zeki Yavru’ya da söyledim, onunla konuştum. Aynı şeyleri yaşadık, taraftar tepki gösterecektir. İşini yaptığın zaman, katkı verdiğin zaman da alkışlayacaktır. Futbolcu kendini bilecek, sağlığına ve yaşantısına iyi bakacak. Sahada görev verildiği zaman elinden geleni yapacak. Sonrasında bir grup takdir etmese de mutlaka takdir eden insanlar olacaktır. Sadece odaklanacakları nokta saha içi olmalı. İşlerini yapacaklar, sonrasını sağduyulu insanların takdirine bırakacaklar.

Futbolcu Hüseyin Cimşir’in ‘’Keşke’’ dediği bir olay var mı?

Yaşadıklarımın hepsinden, iyisi ve kötüsüyle bir kariyer elde ettim. Mutluyum. Keşke Trabzonspor’da şampiyonluk yaşasaydım. Bursaspor’da yaşadım ama burada yaşamayı çok isterdim, çok arzu ederdim. Ama Allah nasip etmedi. Bir tek keşke dediğim odur. İyisiyle, kötüsüyle bir futbol sürecim geçti. Her yaşadığıma şükrediyorum.

Dünden bugüne Trabzonspor’daki değişişimi nasıl görüyorsunuz?

Kulüp olarak ve imkân olarak büyüyoruz ama eski ruhumuzu, coşkumuzu ve heyecanımızı kaybettik. İç sahada oynadığımız son iki maçta yaşanan coşku çok güzeldi. İnşallah bu artarak devam eder ama genel itibariyle sanki kulübümüze aidiyet duygusunda biraz eksilme oldu. Kulübümüzün imkânları artıyor, personel sayısı artıyor, çehresi değişiyor, stadyum değişiyor, sponsorluklar artıyor ama biraz sanki özümüzü kaybettik. Özümüze, fabrika ayarlarımıza dönmemiz gerekiyor. Tüketen bir kulüp haline geldik, kendi kimliğimize bürünüp üreten bir kulüp haline gelmemiz gerekiyor.

Kısa ve uzun vadede Trabzonspor’un ne yapması gerekir?

Birinci öncelik kulübü yaşatabilmek. Herkesin bildiği ve gördüğü gibi kulübümüzün içinde bulunduğu ekonomik şartları düzeltmemiz gerekiyor. Dışındaydık, şimdi içine girince daha iyi anlıyorsunuz. Çok ciddi anlamda bir borç var. Birinci öncelik kulübümüzün yaşaması. Yaşaması için de bazen küçülmek gerekiyor. Hedef olarak değil imkânlar anlamında bu borcu eritebilmek için harcamalarımızı kısmamız gerekiyor. Onun için de yönetime, camiaya, taraftara bu konuda birbirimize destek olmak düşüyor. Herkesin elini taşın altına koyması ve kulübümüzü yaşatmamız gerekiyor. Uzun vadede ise kulübümüz kendi kendini yönetebilir, ekonomik olarak döndürebilir hale geldikten sonra yavaş yavaş fabrika ayarlarına dönmek zorundayız. Biz neydik? Nasıl büyüdük, nasıl şampiyon olduk? Bu mantaliteyle beraber kendimize bir plan çizmemiz gerekiyor. Bu demek değil ki Trabzonspor dünyadan soyutlansın, sadece Trabzon’a odaklansın. Bütün her tarafı araştırarak, kulübümüze, şehrimize ve kendi coğrafyamıza uygun modelli oyuncuları buraya getirerek bir takım haline gelmeliyiz. Hem üreteceğiz, hem yarışacağız, hem de satarak kazandığımız bir döngüyü oluşturmalıyız.

Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bana böyle bir söyleşi fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Camiamız hep beraber, el ele vererek ve kenetlenerek bu zor günleri beraber aşacak. Daha iyi bir Trabzonspor’u inşa etmek için herkesin desteğine ihtiyacımız var. İnanıyorum ki sonuçlara çok takılmadan bu desteği bulabilirsek, kulübümüz en kısa sürede toparlanacaktır.

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.