İmsak :04:28 - Güneş :05:58 - Öğle :12:30 -İkindi:16:04- Akşam:18:54- Yatsı:20:16

Ramazan ayı boyunca siz değerli okuyucularımıza her gün bu satırlarda dini mesajlar vermeye devam edeceğiz. Bugünkü konuğumuz Ortahisar Vaizi Ahmet Yakuphan

Bir kişi Kelime-i şahadet getirdiğinde, İslam dairesinin içine girmiş olur. Fakat İslam bununla sınırlı değildir. Müslümanlık bir seyri sülüktür. “En güzel insanla aynileşme”ye doğru bir yolculuktur.

Müslüman model insandır. Ona bakan İslam’ın zarafetini görmesi gerekir. Maalesef günümüz müslümanının bu noktada ciddi bir temsil sorunu vardır. İslam’ın bugün en çok ihmal edilen yönü zarafet boyutudur. Zarafetten maksat nezaket, nezahet, güzellik, ölçü ve süzülmüşlük demektir.

İslâm, müslümanın hayatında zarafetin hâkim olmasını istiyor. Giyimde, kuşamda, oturup kalkmada, konuşurken, yürürken, bir şey verirken veya alırken, hâsılı her türlü beşerî münasebetlerde incelik ve nezaket kaidelerine riayet edilmesini talep ediyor. "Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur". Ayeti Kerime deki muradı ilahi hayatı güzel yaşayarak kullukta kıvamı tutturmaktır. Allah Resulü (sav) de “Allah güzeldir, güzelliği sever” diye buyuruyor. Müslüman her yönüyle güzel ve zarif olmalıdır.

İşte zarafet; Müslüman ameli en güzel şekilde yapmaya taliptir. Bir işi nasıl yaptığın da önemlidir. İşin, mesleğin hakkını vermek, ehliyet ve liyakati öncelemek gerekir. Mesela, Müslüman yaptığı bina estetik olmalı, köşeleri bakanın ruhuna batmamalıdır. Zor olan bir işi yaparken bile bu iş ancak böyle yapılabilir dedirtmelidir. Efendimiz (sav) “Allahu Teâlâ, bir iş yaptığınız zaman onu sağlam ve güzel yapmanızı sever” diye buyurur.

Sözde Zarafet; Mümin için yalan söylememek, gıybet yapmamak, hakaret etmemek, söz getirip götürmemek sözünde olması gerekeni temel ilkelerdir. Bir de sözün zarafet boyutu vardır. Allah Resulü (sav) bu hususta da rol modelimizdir. O, bir kimsede gördüğü bir hatayı düzeltirken dahi nezaket ve zarafeti elden bırakmaz, o şahsa hitaben değil, umûma hitaben: “Bana ne oluyor ki, bazılarınızı şöyle yaparken görüyorum!..” buyurarak sanki kendilerine galat-ı ru’yet, yani yanlış görme izafe edercesine sözlerine başlarlardı.

Dış Görünüşte Zarafet; İslam müslümanın dış görüntüsüne zarafet ölçüsü getirmiştir. Mümin şık ve bakımlı olmalıdır. Rasûlullah, hayatı boyunca temizliğin her türlüsüne çok dikkat etmiştir. Temiz ve güzel giyinmeye, güzel koku sürünmeye, başkalarını rahatsız edecek görüntü, koku ve davranışlardan uzak durmaya îtinâ göstermiştir. Hazreti Peygamber, bir gün saçı başı darmadağınık bir adam görmüşlerdi. Hayretle: “Niçin bu adam saçlarını yıkayıp taramıyor?” buyurdular. Üzerinde kirli elbiseler bulunan bir kimseyi gördüklerinde de: “Bu zât elbiselerini yıkayacak su bulamıyor mu?” buyurarak müslümanların temiz ve tertipli olmaları gerektiğini ifade etmiştir.

İslam’ın en temel müesseselerinden birisi infaktır. Fakat infak, sadece vermek değil, vermek ama güzel vermek, yani infakta zarafeti gözetmek gerekir. Karşı tarafı incitmemek, yardımı başa kakmamak infakın geçerli olmasının temel şartıdır. “Ey iman edenler! Sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle boşa çıkarmayın”. Kişi kendisini yardım ettiği fakirden üste görmemesi, aksine ona, böyle bir infakta bulunabilme fırsatına vesile olduğu için teşekkür etmesi mümine yakışan zarif bir davranıştır.

Ecdadın Zarafeti; Osmanlı toplumunda camilerin tenha köşelerinde bulunan sadaka taşları, muhtaçlara kapalı kaplar içinde ve karanlıkta yemek dağıtılması zarafette gelinen noktayı gösterir.. Ecdadımızın yaptıkları imaret, kervansaray ve misafirhanelerde, gelen yolcuların önüne, onun kim olduğuna bakılmaksızın yemek konulur, bütün yolcular, buralarda üç gün kalabilirdi. Giderken de şayet ayakkabıları eskiyse yenisi verilirdi.