Kalksın engeller

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Türkiye’de 5 milyona yakın engelli bireyin bizlerden bekledikleri ise sadece anlayış. Yani, “Engel olmayın başka ihsan istemez.”

03 Aralık 2017 Pazar 13:04
Kalksın engeller

3 Aralık Dünya Engeliler Günü’nde toplumda bir farkındalık yaratmak ve bilinçliliği artırmak için Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Özel Eğitim Bölümü Öğretim Görevlisi Ahmet İskenderoğlu, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü Öğretim Görevlisi Fatih Koca, Özel Eğitim Öğretmeni Gamze Gülle ve Özel Eğitim Kulübü Başkanı Ahmet Özdemir ile görüştük.

LİSANS EĞİTİMİ YETERLİ DEĞİL

KTÜ Özel Eğitim Bölümü Öğretim Görevlisi, İşitme Engelliler Anabilim Dalı Bölüm Başkanı Ahmet İskenderoğlu Özel Eğitim Bölümü’nün önemini vurgulayarak, “Son dönemde özel eğitim ön plana çıkmaya başladı. Öncelikle hiçbir iş sevilmeden gönül bağı kurulmadan yapılmaz. Özel eğitim bölümü sevgi, sabır, gönül bağı içeren mesleki yeterlilik gerektiriyor. Bu meslek için lisans derecesi mesleki donanım için yeterli değil. Değişen gün koşullarına göre öğrencilerin yeniliğe açık olması ve gelişime açık olması gerekiyor. Eğitimin değeri artıkça toplumda bilinç te artar. Bu konuda sorunlar elbette var. Engelli bireylere bakış açısında toplumun değişmesi, Özel eğitimle, rehabilitasyon merkezleriyle, psikolojik danışmanlığın yaygınlaşmasıyla, sağlık hizmetlerinin artmasıyla, bu özel çocukların toplumla daha sık kaynaşmasıyla, hep birlikte yaşayarak, en küçük yaştan itibaren toplumla kaynaştırılmasıyla birlikte daha uygun ortamlar yaratılabilir” şeklinde konuştu.

ÖZEL ÇOCUKLARA ÖZEL EĞİTİM

İskenderoğlu sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Özel eğitim alması gereken çocukların engel derecesi her çocukta farklıdır. Çocuk testlerden geçerek engel seviyesi belirleniyor. Kendi engel derecesine göre değerlendirilerek, ona göre eğitim planı ve programları ve materyaller hazırlıyoruz. Bireysellik esastır. Çocuğun engel derecesi çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Aileyi de işin içine katmamız çok önemli. Erken tanı çok önemli. Anne karnında çeşitli testler yapılarak tanı konulabiliyor. Buna göre çocuğun gelişim evresinde seviyesine göre eğitimler hazırlanarak hayatlarını daha kolay hale getirebiliyoruz. Bizim verdiğimiz eğitimi ailede uygulayarak bu süreci daha kolay atlatabiliyor. Çocuğun öğrendiklerini pekiştirmesi için ailenin eğitimleri uygulaması gerekiyor. Aileye de eğitim vermemiz gerekiyor ki çocukla nasıl iletişim kurması gerektiğini bilsin. Öğrettiğimiz kavramları nasıl öğreteceğini uygulatacağını bilmesi gerekiyor. Eğitimin aile ortamında pekiştirilmesi gerekiyor. Çocuğun sık sık öğretmen değiştirmemesi gerekiyor. Özel eğitimci olmak için sabır gerekiyor. Çocukla bazen günlerce, aylarca, yıllarca çalışman gerekiyor. Yoksa çocuğun kalbine dokunamazsın.”

BÜTÜNLEŞTİRİCİ OLMAMIZ GEREKİYOR

İskenderoğlu, “Toplumda bir engelli engelsiz ayrımı yapmadan bütünleştirici olmak gerekiyor. Hayatı paylaşmamız ve bütünleştirici olmamız gerekiyor. Engellilerin başarılarını gördüğümüzde bizi gururlandırıyor. Toplumun bu başarıları daha ilgiyle karşılaması gerekiyor. Aslında bazen onların başarılarını ön plana çıkararak toplumu da motive edebiliriz. Bu bireylerin başarılarını toplum gördükçe daha motive olur ve algı değişir” diye konuştu.

ONLARIN MUTLULUĞU BİZİM MUTLULUĞUMUZ

KTÜ Özel Eğitim Kulübü Başkanı Ahmet Özdemir, “Kulübümüzde, engelli çocuklar için önemli günleri baz alarak etkinliklere başladık. Down sendromlular için, özel etkinlikler düzenledik. Etkinlikleri çocukları işin içine katarak yapıyoruz. Otizmli bir kız 1000 kişiye piyona çaldı. Çocuklar kolbastı oynadılar, hediye ve çekilişler yaptık o gün. Aileler münazara yaptı. Otizm farkındalık gününde  “Maviyi Giy Gel” sloganıyla, otizmi bana sor tişörtleri giydik ve helyumlu balonlar ile soruları cevapladık. Yürüyüş yaptık, çocuklara hediye dağıttık. Otizm farkındalık gününde down sendromlu çocuklar servis yaptı. Yaptığımız etkinlikte engelli çocukları işin içine katarak toplumla kaynaşmasını sağladık. Biz bu farkındalık günlerinde onların eğlendiklerini, mutlu olduklarını gördükçe mutlu oluyoruz. Bu çocuklara bazen bir kavramı öğretmek uzun zaman alabiliyor. Çocuk, bir kavram öğrendiğinde, çok mutlu eden bir şey. Bu duyguyu tarif edemiyorum” şeklinde konuştu.

FARKINDALIK YARATMAYA ÇALIŞIYORUZ

Özdemir, “Sokak röportajı yaptık. Down sendromu nedir diye sorduk. Toplumda içler acısı bir durumla karşılaştık.  Dağ sporu diyen bile oldu. Kimse farkında değil. Bunların değişmesi toplumun bilinçlenmesi gerekiyor. Bu çalışmalarla farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz. Toplumumuzda engelli bireylere verilen değer az. Toplumun bu kimselere farklı baktığını görüyoruz. Tanınmıyoruz, bilinmiyoruz, sesimizi duyurmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

ÖĞRETMEN ÇOCUĞU TOPLUMA KAZANDIRMALI

Özel Deva Karadeniz Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Özel eğitim Öğretmeni Gamze Gülle, özel eğitimde öğretmenin çocuğu topluma kazandırdığını vurgulayarak, “Çocuk alternatif olarak bir yemek yapabilmeli, dışarda yalnız kalırsa ailesine ulaşabilmeli, tek başına markete gidebilmeli, insanlarla selamlaşabilmeli. Zaten özel eğitimde amacımız çocuğa öz bakım eğitimi kazandırmaktır. Zorlandığımız noktalar olabiliyor. Çocuğa nitelikli ve en verimli eğitim verebileceğimiz yaş aralığı 6 yaşına kadar olan eğitimdir. Yaş artıkça alışkanlık oturuyor. Bu kazanılan alışkanlığı değiştirmemiz uzun süreç alabiliyor. Çocuğa ne kadar erken eğitim vermeye başlarsak o kadar avantaj sağlıyoruz. Çocuk topluma ayak uydurduğunda çocuğun önünde aslında engel kalmıyor. Engel nedir? Bireyin normal yaşantısını etkileyen durumlar, yetersizlikler. Üstün zekalı olmakta bir engel çünkü o bireylerde topluma ayak uydurmakta zorlanıyor” dedi.

AİLE EĞİTİMİN İÇİNDE OLMALI

Gülle özel eğitimde ailenin önemine dikkat çekerek, “Ailenin çocuğun engelini kabullenmesi gerekiyor. Çocuktan beklentisi çok yüksek oluyor. Beklenti yüksek olduğu için yıkıma uğrayabiliyorlar. Çocuktan, fazla beklentiye girmemek çok önemli. Çocuk bunu karşılayamadığında aile umudunu kaybedebiliyor. Çoğu aile, bir mucize bekliyor aslında. Biz özel eğitimciler çocuk için birer rehberiz. Çocuğun engel durumuna göre plan ve program dahilinde ona uygun materyal ve tekniklerle çocuğa eğitim veriyoruz. Ailenin eğitimdeki, önemi çok büyük. Aile de ilerleme kaydetmek istiyorsa dediğimiz eğitimleri çocuğun davranışına dönüşmesine katkı sağlamalı. Bizim öğrettiğimiz kavramları evde  çocuğa öğretmeli ve pekiştirmeli. Çocuğun alışkanlık edinmesini sağlamalı. Böylelikle bu durum daha kolay atlatılabilir. Ben çocuğa bir davranışı öğretirim kazandırırım ama bu davranışı yaşantısına dökecek olan ailedir. Çocuğun en iyi öğretmeni bu konuda ailedir” diye konuştu.

YENİ NESİLLER FARKINDALIK KAZANMALI

Gülle, “Toplumun bu konuda bilinçlenmesi ve engellilere karşı tutumların değişmesi gerekiyor. Engellilere önceden sakat, özürlü yaftaları kullanılıyordu. Bunlar literatürden kaldırıldı. Bu tabirlerin kullanılması engelli birey açısından çok kötü bir durum oluşturuyor.  Bedensel engelliler dışındaki engellileri göz önüne alalım her duyguyu hissediyor, sevilip sevilmediğini, ona acınıp küçümsediğini hissediyor. O yüzden toplum bu konuda daha bilinçli, farkında davranarak aslında engelleri kaldırabilir. Asıl normal bireyler için farkındalık gerekiyor. Bunun için köklü değişikliler yaparak yeni nesilleri bilinçlendirmeliyiz” ifadelerini kullandı.

DEVLET İMKAN SAĞLAMALI

KTÜ Psikolojik Rehberlik ve Danışmanlık Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Fatih Koca Psikodanışmanlığın öneminden bahsetti. Koca, “Çocuk doğmadan çocuğun engel durumunu ortaya koyan testler var. Çocuk engelli olsa da olmasa da yaşama hakkı var. Onun yaşam hakkını elinden alamayız. Anne baba için zor bir durum. Anne baba, çevrem ne der kaygısı yaşayarak psikolojik olarak tükenmişlik sendromu yaşayabiliyor. Bu çocuk ben olmasam, ne olacak, ya bana bir şey olursa nasıl hayatta kalacak düşünceleri ile yaşıyorlar. Anne-baba böyle bir durumda psikolojik danışma almalı. Duyacağı endişeyi, kaygıyı, korkuyu, üzüntüyü anlatabileceği, farkındalık kazanabileceği imkanların sağlanması gerekiyor. Her vatandaşa aslında bu imkan sağlanmalı çünkü bazı aileler maddi anlamda danışma alabilecek bir durumda değil. Sosyal bir devletin bu imkanları sağlaması, her aile için çok güzel bir adım olur” dedi.

ANNE BABA KABULLENMELİ

Koca sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir bireyin görme engelli olması yazar olamayacağı, müzisyen olamayacağı, avukat, akademisyen olamayacağı anlamına gelmiyor. Evet bazı meslekleri yapamayabilir ama bu hiçbir şey yapamayacağı anlamına gelmiyor. Anne babanın bunun fakında olması gerekiyor. ‘Çocuğumun hayatı mahvoldu, çocuğumu herkes dışlayacak’ aslında öyle değil bu tür eğitimler ailenin alması sağlanarak çocuğun yapabileceklerinin farkında olması sağlanabilir. Psiko-danışmanlık ile  farkındalığı artırılarak anne babalar bu duruma daha ılımlı bakabilir. Güç bir durum ama normalleştirilmesi gerekiyor. Her şey her insan da tam olmayabilir. Birey, yürüme engelli, otistik, öğrenme güçlüğü, hiperaktivite, down sendromlu olabilir ama bu onların eksik olduğunu göstermiyor. Anne babanın, bunu bilmesi lazım” diye konuştu.

ONLARI KAZANMALIYIZ

Koca, toplum tarafından yapılan ayrımcılığa dikkat çekerek, “Bu çocuklar çok iyi yerlere gelebilir. Bunun için ülkemizde farkındalığın artırılması gerekiyor. Her engelli birey, toplumda işlevsel hale getirildiğinde, topluma ekonomik anlamda bir güç aslında. Engelli bireyler istihdama kazandırıldığında,  hem iş gücünü artırır hem de toplumdaki algıyı değiştirir. Engelli bireyler ne kadar iş gücüne katılırsa, ne kadar toplumla iç içe yaşarsa, ne kadar sorumluluk alırsa, o kadar topluma barışı getirirsiniz. Böylelikle diğer engelli bireyleri de cesaretlendirmiş ve topluma kazandırmış oluruz. Onlara özgürlük verelim. İmkanlarını artıralım o birey kendini toplumdan farklı hissetmesin. Engelli diye farklı hissederse o zaman biz ayrımcılık yapmış oluruz onlara” dedi.

sonnokta gazetesi Yadigar AYGÜN

Son Güncelleme: 03.12.2017 13:18
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.